Ne sıcak bir kelime değil mi?
O ne güzel mana,
O ne güzel bir usavurumdur öyle..
Öyle yeni biriyle tanışmanıza da gerek yok hani.
Gün içinde tanıdıklarınızla karşılaşmalarınızda bile, o minicik kelime, bir  “merhaba”,  nasılda sarmalar yürekleri…
Peki illa biriyle karşılaşmamız mı gerekli ki acaba, o muazzam kelamı zikretmek için..?
Sabah kalktınız…
Yeni bir gün ...
Alın mis gibi bir fırsat işte size.
Sadece ve sadece size(!) bahşedilmiş koskoca bir gün!
Gözden kaçırıyoruz ama,
Bir ‘nefesin’ öneminin farkında mıyız ki acaba?
Her gün koskoca bir “ hayat”  bahşediliyor bize!
İçinize çekin o nefesi…
Öyle üstünkörü de değil ha!
Ciğerleriniz bayram edercesine…
Dolu doluya..
Ve sonra kendinize bir pasta ikram edercesine,  bir tebessüm eşgüdümünde,
Koooskocaman, içten bir sesle “ MERHABA” deyin kendinize..
Deyin.. deyin..
Hak ediyorsunuz…
Bitti mi?
Elbette hayır..
Boş bir ev, boş bir saksıdır düşüncesinde olan biri olarak, evi ev yapan kavramın aile olduğunu ve aile kavramının 4 harf kalıbının bir araya gelmesinin çok daha dışında, “yaşama” eş tuttuğum öngörüsüyle, ailenize; uyandığınızda, dışarıdan geldiğinizde tebessüm etmek, bir “GÜNAYDIN “, bir” MERHABA” demek, içten bir sarılma ne güzel, ne sıcak bir eylem değil mi?
Bitti mi?
Tabi ki hayır!
Kahvaltı bitti sırada yürüyüş ..
Sizi bilmem ama ben bisiklet binmeyi tercih edenlerdenim..
Bisiklet candır.
Kendimi bisikletimle park alanına atarım ziyadesiyle.
Bilmem sizde de oluyor mu?
Yeşillik gördüğümde benim içim, illaki kıpır kıpır olur.
Hele ki mevsim, sonbaharsa …
Bir de kelebekler uçuşuyor, kuşlar şarkılar mırıldanıyorsa, değmeyin keyfime.
Peki  ya siz, kuşların merhabasını alabilenlerden misiniz?
Merak işte benimkisi de canım!
Bir sorun derim kendinize illaki bu soruyu.
Hani kendinizle sohbetinizin en keyifli anında misal!..
Zira ben yeşilin renk renk tonlarındaki  “ merhabayı”, güneşin sıcaklığındaki “merhaba”yı, yağmurun ılımtırak seramonisi eşliğinde ki hüznün “merhabasını” alanlardanım. Çünkü biliyorum ki, çiçeklerin/güzelliklerin linç edildiği bir yaşam, bana göre değil! Bir yaşama, bir amaca, bir sevgiye, bir aşk’a kurban edilecek bir yürek herbirimizde var! Bu bilincin farkında olanlarsa, yaşamın tılsımını, yaşamın bizlere sunduğu mucizeyi sonuna kadar tadabilme ayrıcalığını yaşıyorlar.
Biliyor muydunuz ?!
Ve yine,
Bu olgunun kavrayışına erenler, biliyorlar ki, dalından kendi düşen çiçeklerin/yaprakların bir gün hesabı mutlak suretle sorulur.
Kim tarafından mı?
Elbette ki toprak altında kökler tarafından!
O halde, yaşamın ve aldığımız nefesin hakkını verelim!
Haksız mıyım?!
Milyonlarca şükür ki, ben o tılsımın, o mucizenin farkında olup, karşılığını verebilenlerdenim.
Y a siz?!
Eğer hala bunun farkına varamamışsanız, bir dipnot daha vermek isterim ki;
Sahip olduğumuz her şey özel!
 Biz çok özeliz!
Her an, an’larımız,  değerli ve anlamlı.
Hatta ve hatta, gençlerin tabiri ile “ dibe vurmak” bile!
Yaşamın bize bahşettiği mucize, en zor, en dayanılmaz an’larımız!
Evet! Evet!
Gayet ciddiyim!
Sınavdan” 0” almış olabilirsin!
Eşin tarafından “aldatılmış” olabilirsin!
Çocukların, senden nefret ettiğini belirtmiş olabilir!
En değer verdiğin dostun, ailenden herhangi biri, eşin, sevgilin, seni inanılmaz yanıltmış, yaralamış, hayal kırıklığı yaratmış olabilir!
Ya da,
Sen, kendi kendini yaptığın büyük bir hatanın içinde bulabilirsin!
Hayal kırıkları, seni yok edercesine nefesini daraltabilir!
Taşa takılmadan yürünen yolda ki başarı/mutluluk, reellikten oldukça uzaktır!
Elbette ki kötü, dayanılması zor an’larımız olacak!
İnsan olmak, Y-A-Ş-A-M-A-K aslında bu!
Ve bizi, diğer insanlardan ayıran özelliğimiz işte bu an’larda sahne alacak!
Karakterimiz!
Oturup ağlamak mı?
Yoksa, daha güçle “DEVAM” mı?!
Kendimizi, çevremizi algılamamız,
Eksikliklerimizi, yanlışlıklarımızı, hatalarımızı fark etmemiz, yine bu yol ile olacak takdir edersiniz ki!
Bu dayanılmaz acı an’larında gizli, yaşamın tılsımı!
Yine bu an’larda gizli, erdem, ahlak,  acıya dayanabilme güç skalanız!
Yoksa nasıl bilebiliriz ki, iyiyi.. doğruyu.. güzeli.. değil mi?!
Konumuza dönecek olursak, sizce  “Merhabalarımız” bu kadar sınırlı mı?
Hayır!
Sosyal ve güvenlik ihtiyaçlarımız gereği, İşe, okula, alışverişe, davete, düğüne gidiyor, sosyal ortamlarda bulunuyoruz.
Bu bazen istekle olurken, bazen de mecburi olur.
Böyle bir sosyalleşme esnasında ki, sıcak bir “ merhaba”  girişiminize,  negatif bir tepki pek rastlanılası değildir değil mi?
Mekanik olgunun içinde kıvranan insanoğlu, “insancıl” bir tepkiye maruz kaldığında, tepkisiz kalması düşünülemez zira!
Etkiye tepki..
Diyeceğim o ki, yeni bir gün kaçınılmazdır..
Yeni başlangıçlar da öyle..
Yeni sayfalarda..
Öyleyse,
Yeni güne ve yeni başlangıçlara “merhaba” demek kadar güzel bir eylem olamaz.
Bizde bundan böyle, sizlere yeni bir yüzle “merhabalar” diyoruz..
Hali hazırda kışı hissetmeye başlamışken, polar etkisi yapacak bir etki sıcaklığıyla “merhabalar” diyoruz..
Kucak dolusu selamlar, saygılar, güzellikler temennisi içinde  “ merhabalar” diyoruz …
E o halde bir “ Bismillah” diyerek, kelamlarımızı devam edeceğimizi de beyan edebiliriz…
Uzun bir merhaba oldu sanki.
Bir daha ki buluşmamıza kadar kendinize iyi davranın olur mu?!
Önce kendimize lazımız..
Gerisi gelir zaten..
Sevgiyle..
Muhabbetle…
 
                                Lider Eğitimci Yazarlar Derneği Antalya Başkanı
                                                                           Nazmiye ESKİ