Vizyon 2023 kararlı adımlarla ilerliyor.

İzliyoruz.

Pek çok yerde çalıştaylar, bildiriler, il il tanıtım süreçleri..

İncelediniz mi bilmem, lakin kesinlikle bakmanız yanlısıyım.

Hemen her alanda kategorisel ayrılarak, basamak basamak çizelgelenmiş projeler.

Muazzam hedefler..

Projeleri tek tek incelediğinizde, her bir projenin inanılmaz arzulanan eğitim hedefleri değil mi sizce de?!

Şahsi kanaatim, belki de şu ana kadar ki (ve taktir edersiniz ki, tek! ilmik ilmik dokunmuş eğitim revizyonu) çağsal eğitimi hedefleyen, en aktif, en çağdaş, en özlenilen politik atılımsal hareket projeleri!

Bu güne kadar esamesi okunmayan, Meslek liselerine tanınan öncül atılım politikaları..

Özel Eğitime verilen ihtisaslı öncelikler..

Okul öncesi ve ilkokullara tanınan imtiyazlar..

Özellikle yönetici seçme, atamada ki nepotizmden arınmış çağdaş meritokratik atılımlar…

Hedef projeler özünde adaletli, çağdaş, aydın, 21. yy eğitim atağını barındıran,  hani o yıllardır özleminiz çektiğimiz, hani o yıllardır arzuladığımız eğitim atağının siren sesleri değil mi sizce de?

Bir sonraki yıl da sınav sistemi değişir mi?

Bir sonra ki yıl okula yerleştirme sistemi değişir mi? vs.. kaygılarına artık nokta!

Lütfen eğri oturup, ülkemizde ki eğitim olgusunu doğru etüt edelim.

2023 Eğitim Vizyonu, milim milim her aşamanın çizildiği ve her alanı kapsayan, eğitimin her alanında eksikliklerini bilakis hissettiğimiz projeler..

Daha ilk yazımda da belirttiğim gibi, eğitimin kökeninde filizlenmiş ve bir kavak ağacı misali eğitimle yetişip, eğitimle büyümüş bir bakanın koltuğa haiz olması muhakkak ki ülkemiz için büyük bir avantaj!

Kuşkusuz ki büyük bir ayrıcalık!

Bu projelere, bu aktif kapasitede ki Eğitim hareketliliğine, Türk Eğitim Sistemimizin kuşkusuz ki büyük açlığı vardı.

Keşke ekonomide de, sağlıkta da hatta bir ülkenin ana direceni olan tüm alanlarında da, böyle milim milim projelendirilmiş,  sözde değil de gerçekçi ve de büyük bir vizyonla bakılan proje  yapılanmaları olsa!

Ve elbette ki nepotizmsiz, meritokratik uygulanabilse!

Hani diyeceğim o ki, ülkenin ana direceni sayılan tüm alanlarında (sağlık, eğitim, güvenlik) sözde değil (!), gerçekçi ve de günün ihtiyaçlarını ve geleceğin ihtiyaçlarını da içine alabilen, bireyci değil, toplumun çıkar hedeflerini ve refahını hedef alan büyük gelişimsel hedefler belirleyerek, basamak basamak projelendirip,  yine özellikle nepotizm den arındırılak, meritokratik bir çizgide reel de de uygulayabilsek!

O zaman ne bir adaletsizlikten, ne de  bir sorun veya sıkıntının varlığından söz edilebilir değil mi?!

Eğer ki 2023 Eğitim Vizyonu kararlı adımlarla ilerletilebilirse, Türk Eğitim Sistemi ayaklanması gerçekleşecek ve bu hareket eşgüdümü ile ülkenin de kalkınması sağlanmış olacak. Çünkü taktir edersiniz ki bu birbirine bağlı bir mekanizma. Bu kalkınma ile de kendiliğinden, 2000 yılından sonra doğan neslin internetin tüm yaşama etki etmesi ile daha farklı portalda evrilen   ” Z KUŞAĞI “ neslinin de çağsal yaklaşıma uyum sağlayacağı sizce de muhakkak değil midir?

Henüz böyle bir evrilmeye erişememiş, hani 21. yy getirilerini yakalayamamış böyle bir konjoktür de ki bir toplumda, eğitim deki çağsal yaklaşımlı projeler ile doyuma ne kadar erişiriz bilinmez ama sayın bakan, kararlılıkla icraatlarını sürdürmeye başarabilirse, şimdi bir ütopya olarak dillerde dolandırılan projeler,  mutlak suretle eyleme dönüştürülebilirse, 1923 te ki ulus olma hareketi misali, günümüzde de eğitim kalkınması ile ülke kalkınmasının bir örneğini daha tüm dünyaya sergilememiz içten bile değil!

Ne dersiniz?!

Elbette eksiklikler olacaktır!

Fakat asıl olan, eğer bir ülkenin gerçekten kalkınması ise, eğer gerçekten çağdaş, aydın ve değerleri ile ülkesi için çalışan nesiller yetiştirmesi ise, eğer bir ülkenin refah düzeyinin arttırılması ise, eğer bir ülkede sözde değil de gerçekten eşitlik, adalet, huzur arzulanan ise, gerçekten “işsizlik” kavramının, tarihe gömülmesi isteniyor ise verilen emekler bu yolda mübah değildir de nedir?!

Peki 2023 Eğitim Vizyonunun hiç mi olumsuz, hiç mi eksik yanları yok?

Belirsizlikleri hiç mi yok hani?!

Var elbette!

Bazı kesimlerce bir ütopya diye nitelenen projelerde, ülkemizin içinde bulunduğu konjoktürde henüz hazır bulunuşluk eksikliği muhakkak ki mevcuttur.

Evet!

Henüz alt yapısı yetersizlikleri muhakkak ki mevcuttur.

Evet!

Zaten gaye de bu eksiklikleri, bu yetersizlikleri gidermek ve eğitim alanında ülke olarak yürümek hatta koşmak değil midir?

Mesela sıklıkla konuşulan ders süreleri konusu!

Artan teneffüs süreleri, azalan ders saati süreleri..

Yine mesela, okulların alt yapı eksiklikleri çokça kamuoyuna yansıyor.

Yansıtılıyor!

Pek çok öğretmen sabahtan akşama kadar okulda bulunacağı öngörüsünde olduğundan durumdan rahatsız!

Antalya da proje okulları adı altında okul yapılanması uygun olanlar, bu yıl deneme olarak 2023 Vizyonunun hedef çerçevesinde ders süreleri de dahil uygulanmaya başlayacak.

Henüz yeterli bilgilenme olmaması sebebi ile bu durum kamuoyunda pek çok yankı bulsa da, teneffüslerde 40 dk olarak öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda spor, müzik aktiviteleri ile yapılandırılacak ve bu ders niteliğindeki teneffüslerde görev alan öğretmenlere ek ders ücreti verilecek. Aynı zamanda ders süreleri sebebi ile okulda bulunma süreleri artan öğretmenlere de ek ders ücreti sağlanacak. Yine Azalan ders saati süreleri değil! Azalan zorunlu ders sayıları!

Tabi soru işaretleri yine de yok mu?

Elbette ki yine var!
Misal Antalya da seçilen bu proje okullarının yapılanmalarını tüm Türkiye koşullarında eşit saymak ne kadar doğru?

Doğunun bir ilçesinde ki köy okulunda sıra eksikliklerinden tutunda, okulların pek çok alt yapı eksiklikleri, öğretmen ihtiyaçları söz konusu iken öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetişmesi, yetiştirilmesi nasıl sağlanacak?

Bırakın Doğu bölgesini, Proje okullarının belirlendiği Antalya da, hatta Ankara veya İstanbul gibi metropol kentlerde bile dezavantajlı bölgelerde köy okullarında ki okul, öğretmen, kaynak eksiklikleri, alt yapı yetersizlikleri ile 2023 vizyon projeleri nasıl yürütümü sağlanacak?

Bu konuya bir başka resimle örneklemek isterim.

TÜRK-İŞ Araştırmasının 2019 Ocak ayı verilerine göre,

“Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.008,66 TL
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.542,88 TL”

Bu verileri şuna benzetiyorum. 1919 lu yılları bir düşünün lütfen.

Ardından 1923 yıllarını.

Savaştan yeni çıkmış bir ülke!

Elde yok! Avuçta yok! Yiyecek ekmek, giyecek çarık yok!

Fakat bir şey var!

Yeni bir ülke yaratımı için “UMUT” vardı, değil mi?!

Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine bir olup,  bir TÜRKİYE inşası yapılabildiğine göre ve bizlerde  o neslin torunları  olduğumuza göre, Türk Eğitim Sisteminde ki böyle bir konjoktürde  de böyle vizyon, sizce de bir  ÜTOPYA değil de, bir reel eyleme dönüşmez mi?!

Bizler, yoktan var olan bir ülkenin, bizler onurlu bir geçmişin torunları isek, neden bunu yapmayalım ki!

Neden başaramayalım?!

Değil mi?!

Sadece ilkelerimizi, değerlerimizi, adaletli kimliklerimizi önümüze sermemiz gerek diye düşünüyorum!

Hak – adalet kavramlarını barındıran, ülkenin ana direceni sayılan her alanlarındaki yönetim sınıflarında nepotizmsiz, meritokratik yönetim kavramına ana ilke sayabilir, çağdaş ve aydınlığı ana hedef edinebilirsek, değerlerimizi, özümüzü gençliğe aşılayabilirsek, yaratıcılıklarını öne çıkaran, kendi öz benliklerini fark edebilen ve ayakları üzerinde durabilen  nesiller olabilmeleri için ön ayak olabilirsek elbette 2023 vizyonu bir ÜTOPYA değil!

Olmaz da!

Yazımı yazdığım şu anda Antalya da Milli Eğitim Bakanı, il milli eğitim müdürlerinin katılımıyla "2023 Eğitim Vizyonu ve Değişimi Yönetmek Çalıştayı yapılmakta.

Önemli bir konu.

Değişim ve değişimi yönetmek!

Özellikle idarecilerin gelişimi ile, eğitimde yeni bir vizyon, yeni bir perspektif elde etmemek olası değil!

Öyle sanıyorum ki 2023 vizyonunu daha çok konuşacağız ama ben bu yazımda bir noktaya özellikle temas etme gereği hissediyorum.

Özel öğretim kurslarının ve temel liselerin önümüzde ki yıl kapatılacağı ve DYK’ lara biraz daha nitelik katılacağı duyurusu MEB tarafından duyuruldu.

Yine,  Yönetici Atama Takvimi yayınlanmasının ardından son MEB yazısı ile bu takvim durduruldu.

Olumlu bir gelişme fakat, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 12 yıllık zorunlu eğitimin çok fazla uzun bir süre olduğunu belirtmesinin kesinlikle çok yanlış bir yaklaşım olduğunun altını çizmek istiyorum.

Türkiye gelenekselleşmeden yakasını henüz kurtaramamış, çağdaşlığı benimsemekte, özümsemekte hala ciddi sorun yaşayan, hatta hatta büyük hazımsızlık yaşayan bir ülke!

Kırsal kesimin yoğunlukta olduğu, kız çocuklarının okuma, kendi kendini idame edip, özgür karar alabilme, ayakları üzerinde durup, çalışabilme kültürünün alt seviyelerde olduğu bilinirken, hatta kız çocuklarına erken yaşta evlilik gibi köhne uygulamaları söz konusu iken, kadın - erkek ayrımının hala kent yaşamında bile varlığını koruduğu bilinirken zorunlu eğitimi 12 yılın altına çekme fikrini algılamakta büyük zorluk çekiyorum.

Bu, ayan beyan kız çocuklarını okutmak istemeyen kesimin ekmeğine bal sürmektir!

Bu, Doğu bölgelerinde kız çocuklarının evliliğine izin veren zihniyetlere, “ Tabi buyurun. 40 yaşındaki bir birey ile kız çocuklarınızı evlendirebilirsiniz.” demektir!

Bu, “ Kız çocuklarının okuma – çalışma oranının azaltılmasını destekliyorum.” demektir!

Bu kararı kesinlikle MEB‘in bir daha gözden geçirmesi, hatta ve hatta şiddetle böyle bir karar ve tutumundan vazgeçmesi gerektiği kanısındayım.

Aydın-çağdaş, yaratıcı öz benlikli, ayakları üzerinde durabilen, sorgulama yeti ve becerisini gösterebilen, özgür bireyler yetiştirmek istiyorsak vizyonu eşit (kadın - erkek) çerçevede genişleten bir gelişim sergilemeli, desteklemeli ve ona göre hareket haritası belirlemeliyiz.

Nacizane belirlenmeli!

Ve de

Uygulanmalı(!) da!

Zira, kadınımızla - erkeğimizle – gencimizle yaşlımızla yoktan var olmuş bir ulustan gelen bir millete de bu yakışır.

Haksız mıyım?

Sevgiyle kalın..
 
Antalya Lider Eğitimci Yazarlar Derneği Başkanı
                                                             Nazmiye ESKİ