Okul Müdürlerine ve öğretmenlere de seslenen Bakan Özer şu açıklamalarda bulundu.

"Yeni bir başlangıç yapalım. Paydaşlarınızla, okul aile birlikleriyle, mezunlar derneği ile diğer STK'lerle iş birliğinizi para üzerine kurmayın. Okullarımız her türlü ihtiyacını kendisi karşılasın. Millî Eğitim Bakanlığı desteklesin ama eğitimin kalitesini artırmayla ilgili iş birliklerini gerçekleştirelim. Türkiye'nin eğitim tarihini değiştiren bir yirmi yılda her yıl bütçede en büyük payın Millî Eğitim Bakanlığına verildiği bir dönemde Millî Eğitim Bakanlığı okulların ihtiyacını karşılamakta aciz olabilir mi?"

"Okullarımıza 4 milyar liraya yakın meblağ gönderdik, okullarımız sadece 2 buçuk milyar lira kullanabildi." diyen Bakan Özer, "Bunu 3,9 milyarla bırakmayacağız, her ay güncelleyerek okullarımızın imkânlarını güçlendirmek ve özellikle ihtiyacı fazla olan okula fazla bütçe göndererek okullar arası imkân farklılıklarını minimize etmek istiyoruz çünkü biz artık eğitimde erişim problemini çözdük. Bakın, son 20 yıl gerçekten bu anlamda tarihi bir döneme tekabül etmektedir" ifadesini kullandı.

Bir ülkenin en kalıcı sermayesinin beşeri sermayesi, insan kaynağı olduğunun altını çizen Bakan Özer, bu nedenle OECD ülkelerinin 1950'li yıllarda, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağında lise zorunlu olmasa da yüzde yüze ulaştırdığını kaydetti. Söz konusu ülkelerin aynı zamanda yükseköğretimdeki net okullaşma oranlarını da yüzde 50'nin üzerine çıkarma hedefi belirlediğini anımsatan Özer, "Ama 2000'li yıllara gelince, bizim rakamlarımız çok garip duruyor. 2000'li yıllarda beş yaştaki okullaşma oranı bu ülkede yüzde 11 idi. Yani beş yaştaki 100 çocuğumuzun sadece 11'i okul öncesi eğitimde kendisine yer bulabiliyordu. Bugün ise bu oran yüzde 94'e çıktı." diye konuştu.

Bakan Özer, ortaöğretimde 2000'li yıllardaki okullaşma oranının yüzde 44 olduğunu söyleyerek, "Bugün bu oranın yüzde 90. Yani o yıllarda lise çağı nüfusundaki 100 gencimizin sadece 44'ü okuldaydı, 56'sı okul dışındaydı. Şimdi yüzde 90." değerlendirmelerini yaptı.

"Millî Eğitim Bakanlığının normalde yılda açtığı anaokulu sayısı 50 ile 100 arasında değişir. Biz bir yılda, hatta bir yıl tamamlanmadan 1.710 bağımsız anaokulunu hizmete açtık. 14 bin 80 ana sınıfını hizmete aldık. Ve 5 yaştaki okullaşma oranlarını bir yıl geçmeden 78'den yüzde 94'e çıkardık. Hedefimiz yıl sonuna kadar yüzde 100'e çıkarmaktır."

Okul öncesi eğitimin uzun vadeli yaşam boyu getirisinin yüksek olduğunun altını çizen Özer, bu alana yapılan yatırımlarla eğitimde fırsat eşitliğinin güçleneceğini, okullar arası başarı farkının azalacağını özellikle de orta öğretim sisteminin dengesini bulmuş olacağını söyledi.

Bir diğer önemli konunun mesleki eğitim olduğunu belirten bakan Özer, katsayı uygulaması sonrası hiçbir yere yerleşemeyen öğrencilerin gittiği bir okul türü haline gelen okulları güçlendirmek için yapılan çalışmaları aktardı.

Milli Eğitimde Devrim: Öğretmen Yetiştirmede Yeni Bir Çağ Milli Eğitimde Devrim: Öğretmen Yetiştirmede Yeni Bir Çağ

Mesleki eğitimde müfredat, öğrencilerin beceri eğitimleri, öğretmenlerin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerinin sektör temsilcileriyle birlikte planlandığını anlatan Bakan Özer, eğitim verilen tüm alanlarda TOBB, ATO, ASO, İTO, İSO, ASELSAN gibi sektörün en güçlü temsilcileriyle işbirliği yapıldığını, sektörden de mezunlar için istihdamda öncelik talep ettiklerini söyledi.

Bu adımlar neticesinde akademik olarak başarılı öğrencilerin meslek liselerine gitmeye başladığını kaydeden Özer, "ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Konya ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, en son Demirören Medya'yla kurduğumuz medya mesleki ve teknik lisesi 0,12'lik dilimden öğrenci aldı." dedi.

Meslek liselerinde üretim kapasitesinin de artırıldığına işaret eden Özer, "200 milyonlarla aldığımız üretim kapasitesini 2021 yılında 1,2 milyara çıkardık. Hem öğretmenlerimiz hem de öğrencilerimiz müstefit oldu çünkü katkıları ölçüsünde onlar da pay aldılar. Öğrencilerimiz 50 milyona yakın bir pay aldı. Öğretmenlerimiz de 112 milyona yakın pay aldılar ama en kritik olan şey eğitimin kalitesi arttı. Öğrenciler yaparak ve üreterek öğrenmeye başladılar." diye konuştu.

Kovid-19 dokuz salgını sürecinde meslek liselerinin maskeden siperliğe, pek çok ülkenin temininde zorluk çektiği ürünleri ürettiğini anımsatan Özer, bu durumun mesleki eğitimin olağanüstü koşullarda devletinin, milletinin ihtiyaç duyduğu her türlü ürünü üretebileceğini gösterdiğini söyledi.

Bakan Özer, programı kapsamında daha sonra Kütahya Belediye Başkanlığını ziyaret etti.

Bakan Özer, ziyarette Kütahya'daki eğitim yatırımı yapılacak alanlara vermiş oldukları desteklerden ve okulların imkânlarının iyileştirilmesi konusunda verdiği katkılardan dolayı Belediye Başkanı Alim Işık'a teşekkür etti.