Faik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Devleti arasında “Türk İşgücü Anlaşması"nın imzalanmasıyla 1970'li yılların başlarında Almanya'ya, o dönemdeki deyimiyle "Alamanya’ya," Türk işçi olarak gider.

Faik, meslek sahibi ve çalışkan biri olarak Almanya'da hemen işe başlar ve bir süre sonra Sophia adında Alman bir kızla tanışır ve evlenirler.

Faik ile Sophia'nın bu evliliklerinden Hans ismini verdikleri bir erkek çocukları dünyaya gelir. Fakat kısa süre sonra aralarında anlaşmazlık çıkar. Alman kız Sophia'nın şikayeti üzerine Faik, Sophia'ya şiddet gösterdiği gerekçesiyle Alman makamları tarafından sınır dışı edilir ve Türkiye'ye gönderilir.

Faik, Türkiye'ye gönderildikten sonra Sophia hastalanır. Hans da bu arada otuzlu yaşlarına gelir. Annesi, Hans’a "Artık öleceğim, senin baban Türk asıllı ve Türkiye'de yaşayan Faik isminde biri" der. Hans’a kendisinden hep sakladığı babasının fotoğrafını verir.

Hans duydukları karşısında büyük bir şok yaşar. Annesinin ölümünden sonra okuldan tanıdığı Türk arkadaşlarının da yardımıyla babasını bulmaya karar verir.

Türk arkadaşları, Hans’a sürekli içmeye alışık oldukları zararlı içecek yerine, tavşan kanı, harika demlenmiş nefis bir bardak çay ikram eder…

Hans, bu nefis bir bardak Türk çayını içtikten sonra artık gerçek bir Türk olma yolunda büyük bir adım atmış olur.

Çaylarını hep birlikte içtikten sonra Türk arkadaşları Hans'ı “Aramıza hoş geldin.” diyerek alkışlar.

Hans, Türkiye'ye gelir, babasını bulur.  Böylece hem aslını bulur hem de Müslüman olup Hasan ismini alır.

Hikayemizin ardından gelelim çayın günümüzdeki içler acısı haline…

DOSTLUKLARIN EN İYİ ARKADAŞI ÇAYDIR

Bizim jenerasyonun çocukluğunda şehirler arası otobüs yolculuğunun iki önemli kriteri vardı:

Biri, Kanlıca şekerli yoğurt ki tadına doyum olmazdı…

Diğeri de muavinin mola yerinde otobüs durduğunda '20 dakika ihtiyaç molası, çaylar şirketten!' demesi...

Böylece o uzun otobüs yolculuğunun sıkıcılığı, kasveti ve bunaltısı yerini, muavinin “çayların şirketten” olduğunu söylemesiyle insanların yüzünde büyük bir memnuniyetle beliren gülümsemesine bırakırdı...

TÜRK İNSANI ÇAY İKRAMINI ÇOK SEVER

Bu toprakların insanı sıcakkanlıdır, cana yakındır ve muhabbeti sever. Muhabbetini de demleme çayla pekiştirmekten büyük keyif alır.

Çay ikram etmek veya çay ikramını kabul etmek kültürümüzde ayrı bir öneme sahiptir.

Çocukluğumuzda nereye gidersek gidelim ilk olarak sorulan sorulardan biri genellikle “Çay içer misiniz?” olurdu.

Nagehan Alçı'dan Öğretmen Atamalarına İlişkin Açıklamalar Nagehan Alçı'dan Öğretmen Atamalarına İlişkin Açıklamalar

Misafirler de bu soruya her defasında gülümseyerek “İçelim birer çay” diye yanıt verirdi.

Bir dükkandaysanız ve size çay teklif edilmişse dükkan sahibi misafirin bu cevabının ardından, “Hopppp, Halit Abi, tavşan kanı iki çay, misafire ona göre!” diyerek çayları sipariş ederdi.

TÜRK İNSANI BİR ÇAY İLE MUTLU OLMAYI BİLİR.

Mutluluk herkesin yaşamayı başarabildiği bir  duygu değildir.

Aslında mutluluk, insanoğluna Allah (C.C.) tarafından bahşedilmiş büyük bir nimettir.

Bazı kültürel ritüeller vardır ki, ait olduğu toplumu mutlu eder.

Türk milletini mutlu eden de kendisine ikram edilen, tavşan kanı, demlenmiş çaydır.

BAZI MUTLULUKLAR KALICI OLMALIDIR

Çaya en son ortalama yüzde 43 oranında zam yapıldığını biliyoruz.

Böylece son üç ayda çaya üçüncü kez zam gelmiş oldu. Hazirandan bu yana kuru çay yüzde 63.6 zamlandı.

Aslında bu zam, çaya değil; Türk insanının mutluluğuna yapılmıştır.

Artık değişen tüm değerlerimiz gibi çay ikramları da, bu ikramların getirdiği mutluluk anlayışı da değişti.

İnsanlar bir çıkarı yoksa çay ikram etmez hale geldi…

Çay ikramı dahi "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" anlayışına dönüşmüş durumda.

Ya da Alman usulü “Çay içelim, herkes kendi ödesin” sistemini yaşıyoruz.

Şehirler arası otobüslerde muavin, 20 dakika molanın dışında artık hiçbir şey söylemez oldu...

Artık şehirler arası otobüs yolculuğundaki o çay ikramının heyecanı ve mutluluğu, ne yazık ki tarih oldu...

Otobüste verilen yarım suyun içine sallama çay ise hiçbir zaman molada ikram edilen “şirketten” çayın yerini asla tutamaz ve dolduramaz.

Hatta mola yerinde bir küçük cam bardak çayın fiyatı 10 lira ile 15 lira arasında değişiyor.

Toplumda her şey zamanla gelişip değişebilir. Fakat toplum olarak eski mutluluklarımızı da koruyarak hiç değiştirmeden yeni nesile aktarmayı bilmemiz çok önemli. 

Bunlardan biri de tabii ki Türk usulü demleme çay ikramlarımız…

“Çay” diyerek geçmeyin, çünkü çay dostluktur, arkadaşlıktır... 

Çay, misafire sunulan en içten ikramdır, mutluluktur... 

Bir küçük cam bardak çay 10-15 lira olursa ne dostluk kalır, ne arkadaşlık; ne ikram kalır, ne mutluluk...

İnsanımız çaya gelen bu %66 zam ile biraz daha yalnızmış gibi hissediyor, biraz daha mutsuzlaşıyor... 

Gelen son zamlar ile çay demini...  

İnsanımız da mutluluklarını, dostluklarını ve arkadaşlıklarını biraz daha kaybetmiş oluyor.

Köşe yazarı olarak buradan gazeteme ilan veriyorum: 

Çayımın kaybolan mutluluğunu bulan olursa lütfen kullanmasın, hükümsüzdür. 

“Yazsam, okusam, okusam, yazsam, biri devamlı çay verse bana.” (Ömer Lütfi METE)

Dr. Meryem ÇILDIR